Afrika’da 3S Girişimi; “Sürdürülebilirlik, İstikrar Ve Güvenlik"

İklim değişikliği ile ilişkili toplu göçler ve güvenlik sorunlarının sebeplerini belirtmek için Afrika Girişimi belirlenmiştir. #sustainability #stability and #security olarak ingilizcesi ve Sürdürülebilirlik, İstikrar Ve Güvenlik olarak Türkçesi belirlenen bu Girişim COP 22'de etkin olacaktır.

Girişim İçin Öneri
Afrika, iklim değişikliğine uyumun sağlanması için ve terör örgütleri arasındaki yeni çatışmalardan dolayı kontrolsüz göç dalgalarına maruz toplulukların istikrarının sağlanması için toprakların yeniden düzenlenmesi için büyük bir potansiyele sahiptir (Dünyada ki ekilmemiş tarıma elverişli arazilerin yaklaşık %60-65 arası toprak alanı).

22nci İklim Değişikliği Taraflar Konferansı (COP22), iklim değişikliği ile ilgili toplu göçler ve güvenlik sorunlarıyla başa çıkmak için tüm Afrika'nın uyumlu bir eylem planı tanımlaması için benzeri görülmemiş bir fırsat sunmaktadır. Bu bağlamda, Afrika'nın kalkınması için yeni ortaklıkların amaçları, uzun vadeli refah kurmak için iklim değişikliğine karşı hassasiyetin azaltılması için COP22 Başkanlığı ile uyumlu olacaktır. Marakeş'de yapılacak yüksek seviyeli COP paydaşlarının toplantısında, diğer kalkınma ortakları ile birlikte tehditler, riskler, ortak tepkiler ve sürdürülebilir işbirlikleri için ortak bir vizyonu teşvik etmek için uluslararası güvenlik üzerine sürekli olan karşılıklı görüşmeler yapılacaktır.

Kurumsal çerçeve ve uluslararası taahhütler
Çalışma Grupları "3S Girişimi - Sürdürülebilirlik, İstikrar ve Güvenlik" son olarak 25 Ağustos 2016 Abidjanda yapılan Batı Afrika Göçleri Bakanlar Güvenliği toplantısının devamıdır. Yenilenmiş güvenlik problemleri ve göçlerin doğru yönetimi görüşmelerinde, Batı Afrika Bakanları şunu önermiştir:
“İklim değişikliği ve arazi bozunumun göç ve çevresel işlerdeki etkisinin ölçülmesi için Kasım 2016'da Marakeş'de düzenlenecek COP22’de Çevre Bakanlığı tarafından Afrika Kıtası için siyasal taahhütler önerilecektir.”

Problemin açıklanması: Afrika'da 3S arasındaki bağlantılar
Son yapılan çalışmalar Afrika'da iklim değişikliği ve kaynakların yönetiminin bölgedeki düzensizlik ve güvensizlik ile ilişkili olduğunu göstermektedir. Yoksulluktan dolayı oluşan bütün çevresel problemlerin birikmiş etkileri hassas bölgelerdeki sosyoekonomik ve siyasi çökmelerden dolayı olabilir.

Sürdürülemezlik
·   Su kaynaklarında su talebinin artması-azalması bazı bölgelerde farklı sektör, topluluk ve köylerin arasında çekişmelerin artmasına neden olacaktır. Bu durum belirli koşullarda şiddete yol açabilir (kötü yönetim ve mevcut etnik bölünmelerin olduğu koşullarda).
·  Üretken arazilerin azalması ve hava koşullarının düzensiz olması gıda fiyatlarının ve gıda emniyetsizliğinin artmasına yol açabilir. Bazı kırsal hayvancılık yapan göçebe nüfuslar halihazırda kendi geleneklerinden ayrılmak zorunda kalmakta, bazen de doğal kaynaklar kullanımı yüzünden çiftçiler ile gerilimi artırmaktadır.

·   Deniz seviyesi yükselmesi ve doğal afetlerin artması (örn: kuraklık) büyük ölçekte denge bozucu nüfus hareketlerine neden olabilir. 2050 yılına kadar Sahel'de sıcaklıkların 3-5 °C arası artması beklenmektedir. Yağışlar azalması ve düzensiz hale geçmesi şiddetli kuraklıkların yada sel olaylarının artmasına yol açacaktır.

      İstikrarsızlık
Örneği görülmemiş oranda nüfus artışı: 1950 yılında 230 milyon insan, 2000 yılında 800 milyon insan, 2016 yılında 1.1 milyar insan: Birleşmiş Milletlerin öngörüleri, kıtanın nüfusunun 2050 yılında 2 milyara, 2100 yılında 4 milyara ulaşacağını gösteriyor. Bu düzensiz, dağılmış ve yüksek orandaki nüfus artışı ekonomik, sosyal ve çevresel faktörlerin arasındaki farklılıklara ve bunların sonucu olarak güvenlik problemlerine işaret ediyor.

İş olanaklarından yoksun olarak artan genç nüfus oranı. Hâlihazırda Afrika’nın nüfusu dünyanın en genç nüfusu durumundadır. Nüfusun yaklaşık %40’ı 15 yaşında ve nüfusun yarıdan fazlası 25 yaşın altında.  Eğitim ve iş olanaklarına ulaşma temel öncelik olmasına rağmen, güvenlik problemleri ve düzensiz göç, suç oranı, silahlı gruplara, milislere yahut terör örgütlerine katılım gibi zorlayıcı sebeplerden dolayı bu aşamada önceliklere verilebilen cevap bir hayli yetersiz kalmakta.

Güçlü ama kırılgan ekonomik büyüme.  Son 10 yılda Sahra Altı Afrika bölgesinde yıllık %5’in üzerinde seyreden devamlı ve istikrarlı büyüme oranı gerçekten de dünya ortalamasının bir hayli üstünde. Bununla birlikte, bu büyümenin eşit dağılımlı olmadığı, sadece bir kaç Afrika ülkesinde ve hâlihazırda Afrika nüfusunun %80’inin de hayatlarının bağlı olduğu, petrol ve maden ürünlerinden sağlandığı tahmin ediliyor. Şu var ki, kıtadaki verimli toprakların üçte ikisi hâlihazırda arazi bozulumuna uğramış durumda ve bazı bölgelerdeki su kıtlığı, gayri safi milli hasılanın %6’sı civarında bir maliyete yol açmakta.

Güvenlik Zafiyeti
Yeni bir anlaşmazlık: Krizler ve anlaşmazlıklar artık çoğunlukla ülke içinde gerçekleşmektedir. Özellikle kontrolün az olduğu dış alanlarda, devlet dışı aktörlerin dâhil olması istenmeyen bir durumdur. Bu devlet dışı aktörler, sınır ötesinden kaynak temin etmenin ve bunların ülkeler arası ticaretinin kolaylığından istifade etmekteler. Boş araziler ve terkedilmiş kaynaklar bu tür grupların gelişip genişlemesine olanak sağlamakta. Afrika’da, özel mülklerin sadece %5’i devlet tarafından kayıt altına alınabilmiş durumda. Bölgelerin kontrolü, doğal kaynakların kontrolü ve arazilerin güvenliği hususları, güvenlik güçlüğü ve zafiyetinin yeni merkezi haline gelmiş durumda.

Terör tehdidi. Bu tehdit Afrika’ya 3 ana kaynaktan yayılmıştır. (i) Sahel Sahra bölgesinde cihatçı gruplar tarafından; (ii) Batı Afrika’da, özellikle kuzey Nijerya’da Boko Haram ve Ansaru tarafından; (iii) Somali’de ve doğuya sınırı olan Afrika ülkelerinde al-Shabaab Al Islami tarafından. Bu 3 bölge kurak, arazi bozulumuna ve kuraklığa meyilli bölgelerdir. Çevrenin yavaşça tahribatı ve hayati doğal kaynakların tüketilmesi bağlamında göçe zorlanan insanlar, militan trafiğini kontrol eden ve yeni militanlar yetiştiren grupların tuzağına düşmektedir. Askeri harekâtlara ek olarak radikalleşmenin önlenmesi, orta ve uzun dönemde terör karşıtı stratejinin önemli bir unsuru haline gelmiştir.


Bu zorluklarla verimli bir şekilde mücadele edebilmek için ciddi şekilde güçlendirilmiş bölgesel işbirlikleri gerekmektedir. Yine de, yalnızca güvenlik güçleri üzerine temellendirilmiş her girişimin bir sınırı olacaktır. İklim değişikliği ve doğal kaynaklar yönetimi, güvenlik tehdidinin önlenmesi ve hassas bölgelerin kontrolü hususunda kilit etkenlerdir.  Politik, ekonomik ve iklim değişikliğine uyum, arazi kaynaklarına erişim için düzenlemeler ve arazi yönetimi hususu dâhil çevresel boyut; sürdürülebilir arazi yönetimi ve gençler için ekonomik olanaklar yaratılması konusunda başlıca katmanlar olarak ortaya çıkmaktadırlar. 


Yorum Gönder

0 Yorumlar