Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Taraflar Konferansı (COP ) dün bitti. BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 196 ülkenin yanı sıra Avrupa Birliği (AB) de taraf durumda. Türkiye, BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne 24 Mayıs 2004'te katıldı. Küresel iklim politikalarında atılacak adımların belirlendiği en önemli platform olan COP, ev sahibi ülkeye gündem belirleme ve küresel anlaşmalar için gerekli diplomatik süreci yönetme imkânı vermesinin yanı sıra iklim dışındaki konularda da diplomatik ağırlık kazandırıyor. Ev sahibi ülke ayrıca çevre konusundaki projelerini vitrine çıkararak dev projelerin finansmanı için yatırım çekme avantajına da sahip oluyor.
Brezilya'da düzenlenen COP30 müzakereleri açılışta başkanın, “iklim değişikliği geleceğin değil bugünün trajedisi” sözleri kulislerde en çok paylaşılan alıntı haline gelmişti. İklim krizi, iklim zorbalığı gibi kavramlardan sonra yeni bir kavram çıktı; iklim trajedisi... Amazon ormanları tehlikesine hep dikkat çekildi.
ABD’nin yokluğunda AB ve Çin’in liderlik yarışına girdiği konuşuluyor, özellikle Çin’in sahada yani Asya ve Afrika genişliğinde etkisi iklim diplomasisinde de sürüyor. Avusturalya evsahipliğini; iklim kırılganlığı yaşayan pasifik ülkeleri için çok istedi. Sahillerinden deniz kabardığı için şehirleri tehlikede ve yok olmak üzere.. Yine de bu durumda şu söz akla geliyor; Eski dünyanın okyanusu Akdeniz idi, günümüz dünyasının okyanusu Atlantik, geleceğin dünyası Pasifik'dir.
Türkiye’nin COP31 adaylığı ve "köprü diplomasisi" çabaları kuliste ilgi çekti. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı ve İklim Değişikliği Baş Müzakerecisi Fatma Varank söke söke aldı. Avustural ya başkanlığında Türkiye ev sahipliğinde formülü kabul edilmiştir. Yani seneye COP31 Türkiye- Antalya'da yapılacak. Başka bir deyişle, bu zirve Türkiye’nin, Rio sürecine bağlı üç büyük çevre sözleşmesinden Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi kapsamındaki COP toplantısına ev sahipliği yapmasının ardından düzenleyeceği ikinci COP zirvesi olacak.
Zirveye Bakü'de 76 bin ve Belé'mde 50 bin katılımcı oldu. Türkiye 80 bin dolayında katılımcı bekliyor desek yalan olmaz. Zirvelerin maliyetleri çoğu zaman 1 milyar dolara kadar çıkabiliyor yani aslında oldukça masraflı bir iş. Kısa vadede karlı bir zirve ama uzun vadede müzakere gücüne ve diplomasi yeteneklerine bağlı olduğunu söylemek lazım. Mesela zirve şehirlerinde otel fiyatları olağanüstü seviyelere yükseldi. Bu tür büyük zirveler yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda politik, diplomatik ve çevresel fırsatlar da sunuyor.
ABD’nin zirveye üst düzey katılmaması büyük bir "boş sandalye krizi" oluşturmuş, bu durum hem aktivistler hem diplomatlar arasında “liderlik kimde?” tartışmalarını alevlendirmişti.
Brezilya’nın COP30’u “uygulama COP’u” ilan etmesi, birçok ülke tarafından “güzel ama gerçekçi mi?” sorusuyla karşılanmış, arka odalarda hedeflerin değil eylemlerin tartışılması gerektiği sıkça dile getirilmişti.
Gelişmekte olan ülkeler adil geçiş ve iklim finansmanı için baskıyı artırmış, özellikle Hindistan’ın çıkışları, zengin ülkelerin delegasyonlarında huzursuzluk oluşturdu.
Bilimsel raporların 1,5 °C hedefine ulaşılamayacağını göstermesi ve 2030 yılında ulaşması hedeflenen Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları'na ulaşmada geri kalmalar konuşuldu. Peki 5 yıl sonra dünya hangi ödevleri benimseyecek.
Çevre Mühendisi
Süleyman Çetin

0 Yorumlar
Yorumunuz İçin Teşekkürler..