COP30’un ardından 12 Aralık 2025 de düzenlenen Türkiye’de İklim Eylemi Farkındalık Artırma Konferansı, ülkemizin iklim politikalarında yeni bir döneme geçişinin işaret fişeği niteliğindeydi. İklim Değişikliği Başkanlığı, AB Delegasyonu ve UNDP Türkiye’nin birlikte şekillendirdiği bu konferans; yerel yönetimler, kamu kurumları, finans kuruluşları ve sivil toplumun aynı masa etrafında buluşarak Türkiye’nin iklim eylemini hızlandırmaya yönelik ortak akıl oluşturduğu güçlü bir platform sundu. Program, COP30 sürecinin ülkemize yansımalarını, finansman fırsatlarını ve toplumsal katılımı bütüncül bir yaklaşımla değerlendirmeyi amaçladı. Esasen COP 31 bizim için ne ifade ediyor bazı notlarda vardı. Biz de program notlarını sizin için aldık. orman mühendisleri için aralanması gereken kapıları not ettik.
Konferansın ilk bölümü açılış konuşmalarıyla başladı ve Türkiye’nin iklim gündeminin uluslararası ortaklarla nasıl güçlendirileceğine odaklandı. UNDP, AB Delegasyonu ve İklim Değişikliği Başkanlığı temsilcileri; COP30 sonrası oluşan ivmenin Türkiye’de yerel iklim eylemini hızlandırmak için eşsiz bir fırsat sunduğunu vurguladı. Ardından UNDP tarafından yürütülen Türkiye’de Yerel İklim Eylemi için AB Ortaklığı Projesi tanıtılarak, yerel düzeyde teknik kapasitenin güçlendirilmesi ve şehirlerin dönüşüm yolculuğunda desteklenmesi hedefleri katılımcılarla paylaşıldı.
Konferans Özeti
Günün devamında üç tematik panel gerçekleşti. İlk panel, Türkiye’nin COP30 yolculuğunu ve ulusal iklim gündemindeki yeni öncelikleri değerlendirdi; karbon fiyatlandırmadan uyum politikalarına kadar geniş bir yelpaze tartışıldı. İkinci panelde, yeşil dönüşümün finansmanı masaya yatırıldı; ulusal ve uluslararası finans kurumlarının COP30 sonrası stratejileri, yatırım fırsatları ve fonlama mekanizmaları açıklandı. Günün son paneli ise iklim eyleminde toplumun, sivil toplum örgütlerinin ve uluslararası kuruluşların rolünü ele aldı. Böylece konferans, politika, finans ve toplumsal katılım eksenlerinde çok boyutlu bir iklim eylemi vizyonunu bütüncül şekilde ortaya koyarak tamamlandı.
AB’ye aday bir ülke olarak, çevre ve iklim odaklı müzakere sürecimiz yalnızca diplomatik bir başlık değil; aynı zamanda geleceğin kalkınma stratejilerini belirleyen temel bir çerçevedir. Bu nedenle Türkiye’nin, “AB Sürecinde İklime Uyum ve Müzakere Politikası ile Projeleri” başlığı altında kapsamlı bir diyalog paketi açıklaması artık stratejik bir gereklilik hâline gelmiştir. Özellikle de AB’nin Yeşil Mutabakat, uyum politikaları ve fon mekanizmaları gündemdeyken. Yani AB ile Lokomotif çalışmalar yapmaya devam etmeliyiz.
Sorunlar ve Beklentiler
Bugün sahada, kurumlarda ve yerel yönetimlerde güçlü bir hazırlık ruhu olsa da, beklenen hibeler ve finansman kaynakları henüz tam anlamıyla açıklanmış değil. İklim kulübü kapsamında, Türkiye’nin iklim uyumu ve sera gazı azaltımında daha fazla destek alması yönünde beklentiler artıyor. Yerel yönetimlere “iklim yasası ile politik görev ve yetki verilmesi” büyük bir adımdı; ancak politika yetkisi ile mali kaynak arasındaki makas açıldığında uygulamada ciddi zorluklar yaşanıyor. İklime uyum kapsamında ikim kanunu ile yerel yönetimlere "politik yetki ve görev" verilmesine verildi de diğer P yani "para desteği" nerde yani yerel yönetimlere mali ve teknik destekler bekliyorlar. Neyse ki süreç devam ediyor.
İhtiyaç Duyulan Uzmanlıklar
Bu süreçte en çok ihtiyaç duyulan şey, meselelere holistik yani entegre yani bütüncül bir bakışla yaklaşabilecek orman uzmanları, kıdemli uzmanlar ve koordinatörlerdir. Biyoçeşitlilik, orman yönetimi, arazi kullanımı, su kaynakları ve iklim etkilerini aynı mercekten değerlendirebilen uzmanların varlığı, Türkiye’nin hem AB müzakere sürecindeki iddiasını güçlendirecek hem de projelerin gerçek etkiye dönüşmesini sağlayacaktır. Ormancılık büroları daralan sektörden iş almak ve pastadan faydalanmak istiyorlar.
Mühendislerin Rolü
Elbette bu uzmanların bizi, yani sahadaki mühendisleri daha fazla sürece dâhil etmesi, yönlendirmesi ve bilgi paylaşması büyük bir ihtiyaçtır. Ormanlar, iklim uyumunun en güçlü araçlarından biridir ve mühendislerin teknik deneyimi olmadan bu alanın yönetilmesi mümkün değildir. Görünen o ki, hem iklim uyumu hem de AB süreci açısından mühendislerin sorumluluğu artıyor; çünkü ülkenin saha gerçeklerini bilen, riskleri okuyabilen ve çözümler üretebilen ana aktörler bizleriz. O değil de "özgün projeler" hala çok az.
Sonuç ve Öneriler
Tüm bu nedenlerle, Türkiye’nin AB sürecinde iklim başlığını güçlendirmek için kapsamlı bir diplomatik paket açıklaması şarttır. Bu pakette, yerel yönetimlere sadece politik yetki değil mali destek, teknik kapasite ve uzun vadeli iklim finansmanı da yer almalıdır. Ayrıca bakanlıklar, yerel yönetimler ve mühendisler arasında yeni bir entegrasyon ve uzmanlık ağı kurulmalıdır. Ormanların iklime uyumdaki merkezi rolünü güçlendirmek için orman mühendislerinin sürece aktif olarak katılması, bilginin tabana yayılması ve projelerin sürdürülebilir biçimde uygulanması gerekmektedir. Kısacası, çok işimiz var ama doğru adımlarla bu süreci Türkiye için büyük bir fırsata dönüştürebiliriz.
0 Yorumlar
Yorumunuz İçin Teşekkürler..