Orman Okulunda 12 Duyu Modeli

Ünlü eğitim kuramcısı Rudolph Eğitimci Steiner insan gelişimi üzerine faydalı bir mercek tutmayı başardı. Biz eğitimciler onun sayesinde artık 5 geleneksel duyudan daha fazlasına yani 12 duyuya sahip olduğumuz bir çerçevede çalışıyoruz.

İlk kez 90 yıl önce Rudolf Eğitimci Steiner tarafından tanımlanan 12 duyu yaklaşımı aslında pek çok yönden 1990’larda Harvard profesörlerinden Howard Gardner tarafından popüler bir hale getirilen “Çoklu Zeka” eğitim kuramına benzer. Waldorf eğitiminin kurucusu olan Rudolf Eğitimci Steiner bu 12 duyunun ayrıntılarını da paylaşıyor.

Duyularınızın mümkün olduğu kadar çoğunu açmamız, kullanmanız ve geliştirmeniz önemli çünkü her duyu duyusal gerçekliğin başka bir yönünü ortaya çıkarır. Duyusal  algı aynı zamanda kendinizle, çevrenizle ve etrafınızdaki diğer insanlarla olan ilişkinizin temelini oluşturur. Eğer iyi becerilere ve gözlemlemeyi öğrenmek istiyorsanız, duyularınızı kapsamlı ve düzenli bir şekilde kullanmalısınız. Sağlam bir bünye ve üstün bir beceri için duyuların tam olarak gelişmesi gerekiyor.

Bu 12 Duyunun Kategorileri

Eğitimci Steiner’in on iki duyusu üç kategoriye ayrılabilir. Eğitimci Steiner duyuları şu üç şeyin algısına göre ayrıştırır:

1.      Bedeniniz: dokunma, yaşam, hareket ve denge duyusu

2.      Dış dünya: koku, tat, görme, sıcaklık

3.      Maddi olmayan, spiritüel dünya: duymak, konuşma, düşünce, ego

 

İrade, duygu, düşünce

    İlk dört duyuya yani alt duyulara fiziksel duyular ya da iradenin duyuları denir çünkü kişinin kendi bedenini algılaması için kullanılırlar.
    Dört orta duyu, duyguların duyusudur. Bu duyularla yapılan gözlemler duyguları harekete geçirir. Bu duyular aynı zamanda konuşma dilimize de yansır: Ekşi suratlı, yenilir yutulur olmayan, kalbimi ısıtan, soğuk insan, sert düşünceler…
    Son dört duyu yani üst duyular özellikle “diğerine” odaklanır. Bunlar spiritüel ya da bilgi duyularıdır ve diğer insanların gözlemlenmesinde kullanılırlar.

1. a. Dokunma Duyusu

Dokunma Duyusu, “benim sona erdiğim ve dış dünyanın başladığı yer”e dair içsel duyudur.  Gelişimi, doğum olayının kendisiyle başlar. Herhangi bir dışsal objeye dokunmak kişinin içsel durumunu değiştirir.

Dokunma duyusu, bedeninizin en büyük duyusal sistemini oluşturan cildinizdeki çok iyi bir reseptör ağından oluşur. Çok fazla duyusal sinirler olduğu için en hafif bir dokunmayı bile hissedebilirsiniz. Cilt bedeninizin kalkanıdır ve dokunmak kendi sınırlarınızın farkına varmanızı sağlar. Dokunma duyusu, “bir şey” tarafından dokunulma deneyimi yaşatır. Size neyin dokunduğunu bilmek için gözleminizin başka duyularınızla genişletilmesi gerekir: Size neyin dokunduğuna bakmak, yapısını ya da sıcaklığını hissetmek gibi…

Mesela ellerinizle bir objeyi keşfetmek, şeklini ve dış yapısını anlamak  için hareket duyunuzu kullanabilirsiniz. Yine de ne olabileceğini belirlemek zor olabilir. O zaman en fazla bilgiyi bakışlarınız verecektir.
Dokunma duyunuz bedeninizin adeta şeklini çizer. Nerede sona erdiğinizi ve başka bir şeyin başladığını belirtir. Dokunma duyunuz olmadan bu sınırı hissedemezsiniz ve nerede artık olmadığınızı bilemezsiniz. Tam anlamıyla sınırsız olursunuz ve bir diğerine karışırsınız. Dokunma duyusu olmadan hiçbir fiziksel farkındalığınız olmaz.

1. b. Yaşam Duyusu

Yaşam Duyusu, kişinin kendi sağlığına ve içsel şartlarına ve aynı zamanda dışsal yaşama dair içsel duyusudur.

Yaşam duyusu, organların ve içsel yaşam süreçlerinin duyumsanmasıdır. Yaşam duyunuz size tok olduğunuzu, hazımsızlık yaşadığınızı ya da tuvalete gitmeniz gerektiğini söyler. Yaşamsal süreçlerinizin hepsi normal ve olması gereken yollarını izledikleri sürece hiçbir şey algılamazsınız. Yaşamsal süreçlerden biri rahatsızlanana ya da siz hastalanana kadar yaşam duyusu ifade bulmaz. Yaşam duyunuz tarafından yapılan diğer gözlem örnekleri arasında karın ağrısı, tıkalı burun ya da sinüzit yer alır. Bir şeyler yanlış gitmediği sürece organlarınızı algılamazsınız.
Acı, yaşam duyusu tarafından da algılanan ciddi bir rahatsızlıktır. Yaşam duyunuz size parmağınızı kestiğinizi, bir kasın ağrıdığını ya da dizinizi masa köşesine çarptığınızı söyler.

Genel olarak yaşam duyusu fiziksel durumunuz, sağlığınız, yaşam enerjiniz, hastalığınız ya da acınız hakkında size bilgi verir. Yaşam duyusu, tüm iç organlarla bağlantıları olan otonom sinir sistemini kullanır. Yaşam duyunuz bedeninizi fiziksel ve maddesel bir beden olarak algılamanızı sağlar. Eğer sadece dokunma duyunuz olsaydı, sadece bedeninizin sınırlarını hissederdiniz, böylece bedeniniz size boş bir kabuk gibi gelirdi.

Acı, duyusal bir uyarı sistemidir. Eğer karnınızın doyduğu mesajını almazsanız ne zaman yemeği bırakacağınızı bilmezsiniz. Mesanenizin dolduğunu fark etmezseniz tuvalete gitmezsiniz. Acı, sizi daha sonraki yaralanmalardan korur. Bıçak acısı, parmağınızı kestiğiniz ve durmanız gerektiği konusunda sizi uyarır. Eğer bu duyu çalışmasaydı, kazaları ve yaralanmaları önlemek için çok daha fazla güvenlik önlemi alınması gerekirdi.
Yaşam duyunuzu diğer duyularla kombinasyon halinde kullanarak ve empati göstererek, dışsal gözlemler yapmanız da mümkün.

    diğer insanların ve organizmaların sağlığı, yaşam gücü ve hastalıkları
    başka bir insanın ya da hayvanın yaşadığı acı. Bir şeyler olduğunu gördüğünüzde başka bir insanın acısını hissedebilirsiniz, çünkü kendiniz de o acıyı hissetmişsinizdir. Ancak insan duygularını hayvanlara da bitkilere aktarırken dikkatli olmalısınız.
    bir cismin çevresi içinde kapladığı alan. Bu alan tatminkar mı, bu alanı uyumlu bir biçimde dolduruyor mu doldurmuyor mu?

1. c. Hareket Duyusu

Hareket Duyusu, kişinin kendi hareketlerine dair içsel duyusunu ifade eder.  Bu duyu doğumdan bile önce, mesela anne etrafta dolandıkça, bir yerlere uzandıkça ve benzer şeyler yaptıkça  başlar.

Önceki iki duyu bedenin sınırlarını, içsel durumunu ve kapladığı alanı gözlemledi. Hareket duyusu ya da kas duyusu, bedeninizin hareketlerini ve duruşunu algılamanızı sağlar. Bedeniniz -uzuvlar, gözler, ağız, dil, alın, göğüs kafesi – asla hareketsiz değildir. Tüm bu hareketler algılanır, hem de tam olarak. Dirseğinizin 180 derecelik bir dönüşünü algılayabilirsiniz. Sadece hareketlerinizi algılamakla kalmaz aynı zamanda uzuvlarınızın ve vücudunuzun hareket eden diğer bölümlerinin tam pozisyonunun da farkında olursunuz. Herhangi bir anda, kollarınızın ve ayaklarınızın nerede olduğunu bilirsiniz. Bu önemli bir bilgidir. Eğer yeni bir harekete geçecekseniz, hareketin nereden başlayacağını bilmelisiniz. Bunu düşünmeniz bile gerekmez, hareket duyusu her zaman mevcuttur.

Hareket duyusu öncelikle bedeninizi algılamaya odaklanır, ancak onu aynı zamanda sıklıkla etrafınızdaki şeyleri gözlemlemek için de kullanırsınız. Hareket eden cisimleri gözlemlerken, hareket duyunuz görme duyunuzla birlikte çalışır, böylece gerçekleşen hareketin türünü görebilir ve hareket eden objenin hızını tahmin edebilirsiniz. Objenin şeklini belirlemek için gözleriniz objenin ana hatlarını takip eder ve arada ilginizi çeken detaylara gidip gelir. Hareketler ve şekiller göz kaslarındaki hareket duyusuyla gözlemlenir, ancak gözün kendisi sadece renkleri gözlemler.

Kas duyunuzla bir ağaçtaki bir dalın hareketini de algılayabilirsiniz. Bunu, hareketi kollarınızla taklit ederek yaparsınız. Aynı zamanda hareketi hayal de edebilirsiniz ve gözlerinizin ya da kollarınızın nasıl aynı şekilde hareket edeceğini hayal edebilirsiniz. Buna duyusal fantezi ya da kas imgelemi denir. Ne zaman şekilleri ve hareketleri gözlemlemek ya da taklit etmek isterseniz bunu uygulayabilirsiniz. Şimdi düşünün: Bir atın yürüyüş şekli, bir ineğin ya da domuzun yatışı, yaprakların hareketleri, farklı ağaçlardaki dalların birbirine geçişi vs… Hareket ve duygu birbirine bağlıdır. Bu, beden dilimizde de çok belirgindir: memnuniyetle karşılamak açık kollarla gösterilir, kabul etmeme elin bir şeyi atar gibi sallanmasıyla ifade edilir vs…

1. d. Denge Duyusu

Denge Duyusu da doğumdan önce başlar ve yuvarlanmak, emeklemek ve yürümeyi öğrenmek için mücadele etmek gibi önemli faaliyetler yoluyla gelişir.

Denge duyumuzu, kendimizi dünyada yönlendirmek için kullanırız. Bu duyuyla yapılan gözlemler neyin aşağıda ve yukarıda, solda ve sağda, önde ve arkada, üstte ve altta olduğunu bilmeyi sağlar. Denge duyusu, dikey pozisyonumuzdaki en küçük değişiklikleri bile algılar.
Bedenimizde dinamik bir denge vardır. Tüm bedenimizdeki kaslardaki kas gerilimindeki çok küçük ayarlamaları yaparak dengenizi korumanızı sağlar. Her ayağa kalktığınızda bu duyuyu kullanarak dengenizi yeniden keşfetmeniz gerekir.

Gözleriniz de kendinizi bulunduğunuz çevrede yönlendirmenizde çok önemli bir rol oynar. Gözleriniz, denge duyunuz tarafından verilen bilgiyi onaylayacak şekilde dikey ve yatay cisimleri görür. Her şeyin garip açılarda olduğu bir odada yürümeyi deneyin. Dengeniz o kadar bozulabilir ki, bir kovadaki suyun yüzeyi bile size aşağı doğru eğimli görünebilir (oysa aslında her zaman yataydır.)

Sonuç olarak

Duyularımızı açığa çıkarırsak becerilerimiz, eleştirel gücümüz, bilgimiz ve gözlem yeteneklerimiz gelişecektir. Bilgiye değil bilgiyi kullanma gücünü bu 12 duyu ile elde edebiliriz. Orman okulu eğitim modeli bu duyular üzerinde çalışır.

Kaynak: http://tomvangelder.antrovista.com/the-twelve-senses-123m50.html


 

Yorum Gönder

0 Yorumlar