Okullarda Nitelik Krizine Doğru

Organizasyonel kültür, yetenek ve dönüşüm yönetimi, çalışan sürdürülebilirliği gibi uzun süredir şirketlerin gündeminde olan, ancak pandemi sonrası yaşanan çalışan hareketliliğiyle birlikte daha da ön plana çıkan İK temelli kurumsal gelişim başlıklarına, liderliğini üstlendikleri çalışma ortamlarının daha sağlıklı bir atmosfere sahip olmasını isteyen birçok yönetici özellikle ilgi gösteriyor.

Yöneticiler, içinde bulundukları kurumların imkânları çerçevesinde kendilerine ve ekiplerine daha verimli ve sağlıklı bir ortam yaratmanın planlarını yapıyor yapmasına ama söz aynı yöneticilerin neredeyse her gün çocukları için temas ettiği eğitim kurumlarına geldiğinde durum dramatik bir şekilde farklılaşıyor. Keza birçok şirketin insan kaynakları ajandasında olan gelişim alanları, eğitim sektörü genelinde çokça ve yaygınca göz ardı ediliyor. İşin vahim hali ise kendini eğitim kurumunun ‘müşterisi’ olarak değerlendirdiği için yönetici şapkasıyla kendi şirketlerinde büyük hassasiyetle yaklaştıkları söz konusu gelişim alanlarına, veli şapkasını takınca ilgisizlikle yaklaşan yöneticiler, çocuklarını günde sekiz, haftada kırk beş saat emanet ettikleri eğitim kurumlarının kendi çalıştıkları şirketlerdeki hassasiyetlere sahip olmadıklarını çoğu zaman fark etmiyor bile. Bu ilgisizlik içinde, eğitim kurumları ise öğretmeninden müdürüne, zümre başkanından müdür yardımcısına, kurumsal iletişimden kayıt işlerine, muhasebeden iç işlere, bir eğitim kurumu için asli olan tüm akademik ve idari kadrolarda ciddi kaliteli insan darboğazına ve neticesinde ise sıradanlığa sürükleniyor.

Eğitim sektöründeki araştırmalarıyla bilinen Jake Bryant ve üç meslektaşının 2023 yılının Mart ayında McKinsey & Company için yayınladığı kapsamlı raporuna göre “K12 [anaokulu – lise seviyesi] eğitim dünyası nitelikli insanları işte tutmakta ve işe almakta çok zorlanıyor.” Araştırma her ne kadar ABD’yi öncelikleyen ve ölçekleyen bir metodolojiyi birincil olarak kullanmış olsa da Türkiye gibi ekonomik parametrelerle sosyolojik parametrelerin yüksek korelasyon gösterdiği ülkelerde yaşanmış ve yaşanacak olanlara da net bir ışık tutuyor. Keza araştırmanın sonuçları eğitim sektöründen uzaklaşmanın sadece maaş, ücret ve sosyal haklarla ilgili olmadığını, her ne kadar öğretmenler bu kopuşun sayıca liderliğini yapsa da, eğitim kurumları içinde görev alan tüm liderlerin, yöneticilerin ve çalışanların da benzer eğilimde olduğunu gösteriyor. Rapor, eğitim sektöründen kesin olarak ayrıldığını söyleyenlerin yüzde 21’inin, kesin olarak ayrılmayı düşünenlerin ise yüzde 26’sının çalışma saatlerinde esnekliğin olmamasını ayrılış sebebi olarak gösterdiğini, yine çoktan ayrılmış olanların yüzde 31’inin, ayrılmayı düşünenlerin ise yüzde 30’unun yöneticilerinin liderlik becerilerinin olmamasını sektörden ayrılma nedeni gösterdiğini aktarıyor. Öğretmenler ve akademik personel içinde ayrılma sebebi olarak en önde maaş düşüklüğü ve gerçekçi olmayan performans beklentileri gelirken, eğitim sektöründe çalışan, ancak akademik roller üstlenmeyen beyaz yakalı yöneticiler arasında en yüksek ayrılma sebebi olarak ise liderlik problemleri ve çalışma saatleri öne çıkıyor.

Yakın geçmişte ülkemizde özel eğitim kurumlarında çalışan öğretmenlerin aldıkları ücretlerle ilgili kamuoyuna yansıyan tartışmaları hatırlıyoruz. Lakin rapor, aslında mevzunun derinliklerinde daha büyük problemler olduğunu, eğer daha da eşelemeye başlar isek Türkiye özelinde çoktandır konuşulan ancak henüz veriye dönüşmemiş problemlerle de karşılaşacağımıza işaret ediyor. Keza asgari ücret artışıyla birlikte bir kez daha maaşları minimum ücret altında kalan öğretmenlerden çokça duyduğum “XYZ’de kasiyer olurum” sitemleri aslında bir yandan da halihazırda eğitim sektöründe çalışan öğretmenlerin niteliğini ve kendilerine biçtiği değeri de anlamamıza yardımcı. Birçok kurum için temel ajanda maddesi haline gelmiş ve kaliteli insan kaynağını içeri çekmeyi ve kaliteli çalışma ortamı yaratmayı hedefleyen konu başlıklarının eğitim sektöründe göz ardı edilmesi ise aslında en çok “ben sadece müşteriyim” diyen velilere ve çocuklarına zarar veriyor. Keza okullar eğitimden çok bakıcı kurumlara evriliyor. Tabii ki tüm okullar için bunu söylemek mümkün değil.

Çıkış yolu ne diye soracak olursak ilk yapılması gerekenler, üst yöneticilerin eğitim liderliği yapmaya çok fazla odaklanmasını engellemek ve performansı sadece öğrenci başarısı ve kayıt sayısıyla ölçmekten vazgeçmek. Kendi içinde oldukça rutin olan ve dahası rutine alışma eğilimi gösteren sektörün dünyada neler oluyor, neler yapılıyor, neler konuşuluyor sorularını soracak bir üst lidere, bu soruların çıktılarına göre de hareket edecek ve çalışma şartlarını iyileştirecek bir üst yönetim anlayışına kavuşması elzem görünüyor.

İkinci olarak ise eğitim kurumlarının, sektör dışından ve eğitim döngüsünün dışında profesyonel donanım kazanmış kişileri transfer etmeye, okul sahiplerinde yaygın olan kayıt ve ciro kaygısı dışında farklı hedefleri belirleyebilecek ve bu hedefler üzerinde çalışabilecek orta düzey çalışanlara ihtiyacı olduğunu kabul etmesini sağlamak gerekiyor. Keza niteliksel ve niceliksel hedeflemeler öğretmen geçmişli yöneticilerin üstlenebileceği veya üstlenmek isteyeceği, eğitim sektörünün ajandasında koyabileceği konular değil. Sektör genelindeki profesyonel yönetici azlığı zaten problem iken, formasyonu organizasyon ve ekip yönetmek olmayan kadrolardan yöneticiler tayin etmek, raporda bahsedildiği gibi gerçekçi olmayan performans beklentilerine ve kaçınılmaz olarak sektörden kopuşlara sebep oluyor.

Son olarak ise eğitim kurumlarının uluslararası programlarla, paydaşlarla, müfredat ve uygulayıcılarla tanışmaya başlama iradesi göstermesi, üstündeki çekingenlikten kurtularak “biz bunu böyle yapıyoruz” diyebilme gururuna ve “biz bunu nasıl daha iyi yapabiliriz?” diyebilme özgüvenine sahip olması gerekiyor. Şu an içinde bulunduğumuz durumda iyileşmenin kendi kendine içeriden başlaması mümkün görünmediğinden uluslararası bir perspektife ihtiyaç hiç olmadığından fazla gibi duruyor.



Kaynak: https://hbrturkiye.com/blog/okullarda-nitelik-krizine-dogru?utm_source=dengage&utm_medium=email&utm_campaign=Blog%20240723&dn_channel=email&dn_send_id=263

Yorum Gönder

0 Yorumlar